Başlık 2: Sabır, Şükür ve Fütüvvet
İnsanoğlu bu hayatta sabrı kadar güçlü, şükrü kadar da olgundur. Hz. Mevlana’da “Sabret ki her şey hissettiğin gibi olsun. Sabret ki her şey gönlünce olsun” der. Bu yazımda sizlere sabır ne anlama geliyor, şükür ne demektir, fütüvvet bize neyi çağrıştırıyor. Bir anekdot çerçevesinde bu kavramaları anlatmaya çalışacağım.
Vaktiyle bir zatı muhterem, önüne gelen din alimine şu suali soruyormuş:
Gerçek sabır nedir? Şükür nedir? Fütüvvet nedir?
Bu soruların karşılığında kendisine verilen cevapların hiç birisi ile tatmin olmamış. En sonunda bir zat kendisine “bu sorular için aradığın cevabı sadece Bağdat’ta Hallacı Mansur isimli bir büyük zat var, ona gider sorarsan ondan istediğin cevabı alabilirsin” demiş.
Adam, hiç üşenmeden gece gündüz yol kat ederek Bağdat’a ulaşmış. Bağdat’ta Hallacı Mansur’u nasıl bulabileceğini sormuş. Kendisine Hallacı Mansur şu anda zindanda onu ancak zindanda bulabilirsin, demişler. Ve adam doğruca zindanın yolunu tutarak Hallacı Mansur’u ziyarete gitmiş.
Zindanda Hallacı Mansur’u boynunda bukağı, kollarında ve ayaklarında zincirler ile bağlanmış halde görür ve çok üzülür. Geçmiş olsun, diyerek geliş muradını ifade eder. Size bir soru sormak için Bağdat’a gelmiş idim. Ancak sizi bu halde görünce sormaktan vazgeçtim, demiş.
Hallacı Mansur; üzülmeyi bırak, bu hal benimle Rabbim arasındaki bir hal, sen sorunu sormaya bak, demiş.
Adam pekâlâ deyip sorusunu sormuş: Sabır nedir? Şükür nedir? Fütüvvet nedir?
Hallacı Mansur elini kaldırarak, Cenab-ı Hakka sessizce yakardı. Zincirler patır patır dökülmeye başladı. Önlerinde, Dicle’ye kadar uzanan bir kanal açıldı.
Hallacı Mansur buyurdu:
Görüyor musun, istesem derhal buradan kurtulabilirim. Bunu bile bile, Rabbimin takdirine rıza gösteriyorum. İşte sabır budur.
“Peki, ya şükür nedir?” diye sorar adam.
Hallacı Mansur yine ellerini Rabbine açar, birden önlerinde, gözlerinin görmediği cennet nimetleri ve yemekleri ortaya çıkar. Bak, dedi Hallacı Mansur:
Bana sadece kuru ekmek veriyorlar. Bu kuru ekmeği yiyip Allah’a şükrediyorum. Bu cennet taamlarını istemiyorum, işte bu gerçek şükürdür.
Adam son sorusunu sorar; peki ya fütüvvet nedir?
Hallacı Mansur o sorunun cevabını da yarın kuşluk vaktinde vereyim, der. Adam yanından ayrılır. Ertesi gün kuşluk vakti adam, halkın bir meydandan dağıldığını görür. Merak edip, ne var meydanda diye geçenlere sorar.
Meydandan ayrılanlar Hallacı Mansur idam edildi yani asıldı dediler. Bunun üzerine adam büyük bir üzüntüyle bir ağacın dibine oturdu ve uyur gibi daldı. Rüyasında şunu gördü. Kıyamet kopmuş, mizan kurulmuş. Hallacı Mansur’a zulmedenler ve onu asanlar cehenneme götürülüyorlar. Tam o esnada nefes nefes gelen Hallacı Mansur görünür.
Ve şöyle der:
Ya Rabbi İndi İlahinde birazcık değerim varsa, bu insanları bana bağışla, diye yalvarır. Cenab-ı Hak da bağışladığını buyurur. Bunun üzerine Hallacı Mansur adama dönerek şunu söyler: “İşte fütüvvet dediğin budur.”
İşte bu hikâyede geçtiği gibi sabır, şükür ve fütüvvet bugün bizim anladığımız manalardan daha geniş bir anlamı var. Bu kavramların anlamını hakiki manada anlayıp uygulayabilenlerden olalım, inşallah.
Soy temizliği, delikanlılık, mertlik, yiğitlik, cömertlik, fedakârlık, dünya malına önem vermeme, hoşgörü, dostlara afv ve safh ile muamele etmek gibi geniş manaları olan Fütüvvet ehli olanlardan olabilmek dileğiyle...