İşin hakkını vermek, sıradan herkesin karı değil. Kişinin bazı meziyetlere, melekelere, vasıflara, hassasiyetlere ve özellikle de iman hakikatine sahip olması gerekir.
Yaptığımız işe önem vermek, ona değer atfetmek, onu en güzel şekilde yapabilmek… Bunun yolu da en başta kişinin işini sevmesinden geçiyor.
Bir Çin atasözü, “Ömür boyu mutlu olacaksanız, işinizi sevin” der. Bu Çin atasözü kişinin yaptığı işini sevmesinin ne denli önem teşkil etiğini bariz şekilde belirtmektedir.
Hicretin 10. yılında, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in küçük oğlu İbrahim vefat etmişti. Peygamber Efendimiz oğlu İbrahim’in cenaze namazını Baki kabristanında kıldırdı.
Kabir hazırlanmıştı. Cenaze kabre indirilirken, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) kabirde bir delik gördü. Elleriyle bir kerpiç alıp o boşluğa koydular ve açıklığı kapatıp düzelttiler.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in bu davranışı ashabın dikkatini çekmişti. Çünkü az sonra üzeri toprakla örtülecek olan kabrin içindeki bir eksikliğin ne mahzuru vardı ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) orayı düzeltme gereği duymuştu.
Ashap: "Ya Resûlallah! O delik mevtaya ne zarar verir ne de fayda!" deyince, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şu müthiş tarihi dersi verdi:
"Sizden biriniz bir işi üstlendiğinde onu içine sinecek biçimde yapsın. Yani işin hakkını versin, baştan savma yapmasın. Gerçi benim bu yaptığımın ölüye ne faydası, ne de zararı vardır. Fakat görenin gözünü aydınlatır, gönlünü ferahlatır.” (Hadis'i-Şerif)
Bir Müslüman yaptığı işin hesabını Cenab-ı Allah (C.C.)’a vereceği şuuruyla çalışmasının hakkını vermelidir.
Müslüman, Cenab-ı Allah (C.C.)’ın kendisine sunduğu imkanların ve nimetlerin kıymetini ve hakkını bilmek zorundadır. Yine insan kendisine bahşedilen bütün lütufların hakkını vermek mecburiyetinde olduğunu bilmelidir. İnsan Cenab-ı Allah (C.C.)’ın bahşettiği lütuf ve nimetlerin kıymetini ve hakkını bildiği takdirde hem dünyada hem de ahirette rahata eriyor.
Peygamber Efendimiz H. Muhammed (S.A.V.) bu konuyla ilgili buyurduğu Hadis-i Şerif’lerden bazıları şunlardır.
“Biriniz bir iş yapınca, onu en sağlam ve en iyi şekilde yapması Allah (C.C.)’ın sevdiği bir davranıştır. (Hadis'i-Şerif)
“Allah (C.C.) mesleğinde becerikli olan sanatkarı sever.” “İki günü eşit olan aldanmıştır.” (Hadis'i-Şerif)
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) bu ve benzeri Hadis-i Şerif’lerde gerekli hatırlatmalarda bulunarak inanan insanın işinin sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmesinin bir Müslüman’ın ahlakı olduğunu özellikle belirtmek gerekir.
Böylelikle çalışan kişinin yaptığı iş, meslek ve ticaret alanıyla ilgili gerekli donanımı edinmesi, kendi mesleğiyle ilgili en sağlıklı bilgi ve tecrübeyi kazanması büyük önem arz eder.
Kişinin çalışarak kazandığını hem hak etmesi hem de helal kılması yine işinde ve mesleğinde bilgi, tecrübe, deneyim, donanım, kabiliyet ve ehliyet sahibi olmasına bağlıdır.
İşin hakkını vermek bereket ve bolluk meydana getirir. Bir esnaf düşünün eşyaları düzgün ve düzenli şekilde düzenliyor, temizliğe riayet ediyor ve müşterilerle iyi geçiniyor. Bu minvalde olan bir esnafın işlerini varın düşünün. Elbet işleri iyi ve rızkı bol olacaktır.
Her meslek dalında mesleğin gereğine riayeten önlem ve tedbir alınarak yapılan işin hakkını vermek gerekir. Bu şekillerde yapılan tüm işlerde haliyle sonuç alınır.
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V.) aşağıdaki Hadis-i Şerif’te işin hakkını vermek konusunda dua ediyor.
“Allah’ım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlükten ve cimrilikten sana sığınırım.” (Hadis'i-Şerif)
Kişinin işine göstereceği saygı, özen, iş disiplini, çaba ve uğraşlar ortaya koyacağı eserlerin ve kalitesinin belirleyicisi olacaktır.
Kişinin yaptığı işte sadece yetkililere karşı sorumlu olmadığını, tüm etkili ve yetkililerden daha öneme haiz olan Cenab-ı Allah (C.C.)'a karşı sorumlu olduğunu özellikle bilmesi gerekir.
Tevfik, ubudiyet ve inayet Yüce Rabb’imiz Cenab’ı-Allah (C.C.)’tan; gayret, tevekkül ve cehd bizdendir. Selametle...