Başlık 2: Biraz da Sa’di-İ Şirazi
1181 yılında Şîraz’da dünyaya gelmiştir Sa‘dî, genç yaşta kaybettiği babasının ölümü üzerine anne tarafından dedesi olan Mes‘ûd b. Muslih el-Fârisî tarafından yetiştirildi. İlk dinî ve edebî bilgileri Şîraz’da aldıktan sonra öğrenimini tamamlamak için 1223 yılında Bağdat’a gittiği ve Nizâmiye Medresesi’nde ders gördü. Bağdat’ta tahsilini tamamlayarak 1257 yılında Şîraz’a geri döndü, Sa‘dî, Fars bölgesinin yöneticisi olan Atabeg Ebû Bekir b. Sa‘d b. Zengî’nin şehzadesi Sa‘d b. Ebû Bekir b. Sa‘d’ın yakınları arasına katıldı. Bu hânedan mensuplarından başka içlerinde İlhanlı devlet adamı Atâ Melik el-Cüveynî ile kardeşi Şemseddin el-Cüveynî’nin de bulunduğu bazı devlet adamlarını öven şiirler yazdı; hayatını irşad ve halka hizmetle geçirdi. Şîraz’da iken hac vazifesini yerine getirip Tebriz yoluyla geri dönen Sa‘dî, Tebriz’de Moğol Hükümdarı Abaka Han ile görüştü ve ondan saygı gördü, ömrünün son yıllarını Şîraz’ın kuzeybatısında şimdi medfun bulunduğu hankahında riyâzet ve ibadetle geçiren Sadi-i 1292 yılında öldüğü tahmin edilmektedir zamanla harap olan mezarı ve hankahı Kerîm Han Zend tarafından 1766 yılında yeniden yaptırılmıştır. Gerek kendi eserlerinden gerekse ondan bahseden kaynaklardan Hicaz, Şam, Lübnan ve Anadolu’ya gittiği anlaşılmaktadır. Ancak eserlerinde ve özellikle Gülistân’da Kâşgar, Doğu Türkistan, Belh, Sûmenât, Mısır, Habeşistan, Ermenistan, Çin vb. yerlere gittiğine dair bilgilerin ve bu çerçevede anlattığı hikâyelerin tarihî hadiselerle örtüşmemesi sebebiyle bunların şairane hayal ürünü olduğu ileri sürülmektedir. Sadi-i henüz hayatta iken büyük bir şöhret kazanmış, İran dışında yaşayan Emîr Hüsrev-i Dihlevî ve Hasan Dihlevî gibi çağdaşı şairler gazellerinde onun üslûbunu takip etmiştir.[1]
Sadi-İ Sirazi’nin Güzel Sözleri
-Bir gece sevdiğim içeri girdi. Yerimden öyle bir fırlamışım ki elbisemin eteği mumu söndürdü. Güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu: ben gelince neden ışığı söndürdün? Dedim ki: güneş doğdu zannettim…
-İçin ağlasa da kim duyar seni? Kim anlar dışarıdan olup biteni? Leyla’nın yüzünü görenler bilir: Mecnun’un kalbine batan dikeni!
-On derviş bir kilimde uyurken iki padişah bir dünyaya sığmaz.
-Kalbi kırıkların hatırını sor, Onları sevindir. Bir gün senin de Gönlün incinir.
-Üç şey sürekli kalmaz; ticaret siz mal, tekrarsız bilgi, cesaretsiz iktidar.
-Ne kadar okursan oku; bir bilgine yakışır şekilde davranmadığın sürece, cahilsin demektir…
-Kişi bu, alçak dünyaya tenezzül etti mi, bala kapılmış sineğe döner.[2]
A. Bahattin YETİŞ