Başlık 2: Biraz da Şebşiri
İsmi, Sâlim bin Hasen’dir, Doğum tarihi tam olarak bilenmemektedir. Mısır’da ikamet ettiği ve 1610 yılında yine Mısrada vefat ettiği rivayet edilmektedir. Fıkıh ilmini Şemsüddîn Remlî ve asrının diğer büyük âlimlerinden öğrenir, Nûreddîn Zeyyâdî’nin yanında birkaç sene ilimle meşgul olur, Zeyyâdî’nin en önde gelen talebelerinden dir. Şebşîri, Zeyyâdî’nin talebelerine, dersten önce, okuyacakları dersi anlatırdı. Sâlim Şebşîrî, fıkıh ilminde çok ileri idi. Meseleleri herkesin anlayabileceği şekilde çok iyi anlatırdı. Usûl ve fürû’ bilgilerine vâkıf olduğundan, fıkıh ilminde tam uzman idi. Evliyanın büyüklerinden olup, çok kerametleri görülmüştür.
Rivâyet edilir ki, Sâlim Şebşîri’nin talebelerinden Nûreddîn Ali Şebrâmelîsî isminde bir zât, bir gün İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin ihyâ kitabından “Gurûr” bahsini mütalaa ediyordu. Orada ilim sahiplerinden bazılarının, ilimlerine güvenerek ve ilimlerinin kendilerini kurtaracağını zannederek aldandıklarını, kendini beğenmeye, kibre ve gurura kapıldıklarını, böylece felâkete sürüklendiklerini okuyunca birden çok duygulanır. Kendisinin de o tehlikelere düşmesinden çok korkar. Şimdiye kadar öğrendiklerim bana yeter düşüncesiyle ilim öğrenmeyi bırakıp, devamlı olarak, Kur’an-ı kerim okumakla, oruç tutmakla, sırf ibadet ve tâat yapmakla meşgul olmaya karar verir. Artık Sâlim Şebşîrî’den okumayacaktı. Ertesi gün derse gitmeyecekti. Fakat hocası derste göremeyince merak edip, sorar veya yanına gelir diye sırf hatırını gözetmek için derse gider. Fakat o günkü dersi mütalaa etmemiş idi. Ders esnasında hep susuyor, derse iştirak etmiyor, hep İhyâ’da okuduğu yeri düşünüyordu.
Ders esnasında Sâlim Şebşîrî de, onun bu hâlini anlamıştı. Bir ara ona; “Yâ Ali! Sana ne oldu. Bugün çok suskunsun” dedi. O da; “Efendim, bu günkü dersi mütalaa etmedim” dedi.
Sâlim Şebşîrî onun hâlini keramet olarak anladı ve İmâm-ı Gazâlî’nin eserlerini sayarak; “Yâ Ali! İmâm-ı Gazâlî, Müstesfâ, Vecîz gibi şu şu şu eserleri te’lîf etmedi mi?” dedi. Ali Şebrâmelîsî; “Evet efendim” dedi. Bunun üzerine Sâlim Şebşîrî, “Anlaşılıyor ki, sen ihyadan “Gurur” bahsini okumuşsun ve o sana çok tesir etmiş. İlim ile meşgul olmamak îcâbetseydi, İmâm-ı Gazâlî hazretleri ilimle bu kadar meşgul olur muydu, bu kadar eser yazar mıydı? Sen ilim talep et! Gücün yettiği kadar Allahü teâlâdan kork. Çeşitli tehlikelere, kibre, gurura kapılmaktan O’na sığın. Ümit olunur ki, Allahü teâlâ seni ihlâs sahibi kullarından eyler” dedi.
Ali Şebrâmelîsî diyor ki: “Hocamın bu sözleri bana çok tesir etti. Ben önceki düşüncelerimden vazgeçtim. İlim öğrenmeye devam ettim. Vakitlerim hocamdan okuduğum ve okuyacağım dersleri mütalaa etmekle geçirdim.
Sâlim Şebşîrî hazretleri vefatına kadar ilim neşretmekten ayrılmadı. Herkes onu takdir eder, yaptığı hizmetlere gıpta ile bakardı. Vefat ettiği zaman cenaze namazı Câmi’ul-Ezher’de kılındı. Namazını hocası Nûreddîn Zeyyâdî (r.aleyh) kıldırır.[1]
A. Bahattin YETİŞ
[1] https://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Alimleri-Ansiklopedisi/Detay/SALIM-SEBSIRI/3661