Başlık 2: Biraz da Süleyman Hilmi Tunahan
1888 yılında Bulgaristan Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar köyünde doğdu. 1902’de Silistre Rüştiye Mektebi’ni bitirdikten sonra Satırlı Medresesi’nde Arapça derslerini tamamladı. 1907’de İstanbul’a gidip Fatih’te Hâfız Ahmet Paşa Medresesi’nde dersiâm Bafralı Ahmet Hamdi Efendi’nin ders halkasına katılır.
Medresetü’l-kudât’a giriş imtihanını da birincilikle kazanır. Bunu babasına mektup yazarak bildirir, babası ona cevap olarak “Üç kadıdan ikisi cehennemde, biri cennettedir” hadisini hatırlatarak kadılık yapmasını onaylamadığını söylemiş, Süleyman Hilmi de cevabında niyetinin hâkimlik yapmak değil devrin bütün ilimlerini tahsil etmek olduğunu ifade etmiştir.
Diyanet İşleri Reisliği teşkilâtını düzenleyen 16 Kasım 1937 tarihli nizamnâmede dersiâmların vâizlik görevilisi alabilecekleri belirtilince Süleyman Efendi 4 Şubat 1938 tarihinden itibaren vâizlik görevine başlar. İlk zamanlar Doğancılar, Aziz Mahmud Hüdâyi, Yağkapanı gibi İstanbul’un nisbeten küçük camilerinde vaaz etti; ardından Şehzadebaşı, Süleymaniye, Sultan Ahmed, Beyazıt gibi camilerde yankı uyandıran vaazlarıyla çevresini genişletti. Bu arada bazı cami odalarında ve evlerin bodrum katlarında ders halkaları oluşturdu. Bunun üzerine karakola götürülüp ifadesi alındı; 1939’da Emniyet Müdürlüğü’nde “tabutluk” diye anılan nezârethânede üç gün işkenceye tâbi tutuldu. 1943’te vâizlik belgesi İçişleri Bakanlığı tarafından geri alındı. 1944’te tabutluklarda sekiz gün boyunca gördüğü işkenceden sonra kefaletle serbest bırakıldı. 1948’de vâizlik için yazdığı dilekçesine olumsuz cevap verildiyse de 24 Mart 1950 tarihinde bu izni aldı. 1957’de Bursa Ulucamii’nde Kütahya Tavşanlı’dan Âkif Efendi adlı bir şahsın taraftarları kılıçla ortaya atılıp mehdîlik gösterisi yapınca hiç ilgisi bulunmadığı halde Süleyman Efendi, Kütahya Emniyet Müdürlüğü’nde işkenceli sorgunun ardından tutuklandı. Elli dokuz gün sonra idam talebiyle hâkim karşısına çıkarıldı. Ancak 29 Ağustos’ta kefaletle serbest bırakıldı ve 8 Kasım’da beraat etti.
Camilerdeki vaazlarıyla geniş halk kitleleri tarafından tanınan Süleyman Efendi, 1950’deki iktidar değişikliğinin ardından meydana gelen kısmî özgürlükten yararlanarak din eğitimi faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Bu çerçevede 1951’de Konya Lezzet Lokantası’nın sahibi Mustafa Doğanbey’in Üsküdar Çamlıca’daki evinde yirmi beş civarında talebeyle ilk yatılı Kur’an Kursu’nu açtı. Daha sonra kendi evinin müştemilâtında, Çamlıca ve çevresinde kiraladığı evlerde ders halkaları oluşturdu. İstanbul’un Vefa semtindeki Taştekneler Camii’nde çevreden toplanan imam ve müezzinlere, Eyüp Topçular Camii’nin bitişiğindeki bir binada değişik yerlerden gelen talebelere ders verdi. 1956’da ders okuttuğu yerlere polis tarafından baskın düzenlenip Üsküdar Adliyesi’nde sorgulandıysa da ders gruplarını dağıtmadı. Eskiden kalan hocalarla kendi yetiştirdiği talebelerden yararlanıp ders halkalarının sayısını arttırdı. Başta ramazan ayları olmak üzere talebeleri ülkenin çeşitli yerlerine gönderdi, oralarda Kur’an kursları açtırdı. Talebelerini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı imtihanlara sokarak onların müftü, vâiz, imam ve Kur’an kursu hocası olmalarını sağladı. Öte yandan 13 Ekim 1951 tarihinden itibaren açılmaya başlanan İmam-Hatip okullarında yeterli din eğitiminin verilemeyeceğini düşündüğünden bu okulların Diyanet İşleri Reisliği’ne bağlanması gerektiğini savundu ve talebelerini buralara göndermekten kaçındı. Bu çerçevede kendisi ve daha sonra talebeleri İmam-Hatip okullarına karşı olumsuz tavırlarını uzun süre devam ettirdi. 16 Eylül 1959 tarihinde vefat eden Süleyman Efendi hükümetin izniyle Fâtih Camii hazîresine defnedilmek istendi, ancak olumlu cevap alınamayınca Karacaahmet Mezarlığı’na gömülür.[1]
A. Bahattin YETİŞ
[1] Reşat Öngören islamansiklopedisi.org.tr/tunahan-suleyman-hilmi#1